X. Açlık Grevlerinde Hekim Tutumu

X. Açlık Grevlerinde Hekim Tutumu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nin 5739-90 sayı 12.11.1990 tarihli genelgesi (Açlık grevleri karşısında hekimlerin alması gereken önlemler) şöyledir:

  1. Açlık grevi yapan kişiye hekimin karşılaşacağı tıbbi sorunları anlatması gerekir.
  2. Açlık grevi yapan kişi zorla beslenmemelidir. (Dünya Tabipler Birliği Bildirgeleri-Tokyo Bildirgesi Madde5.)
  3. Açlık grevi yapan kişi sık sık muayene edilmeli, tespit edilen bulgular düzenli olarak sağlık kartına kaydedilmelidir.
  4. Açlık grevi yapan kişi direnci düşeceği için sessiz, havalandırması iyi, ılık ve hafif nemli bir yerde bulundurulmalıdır. En basit travmalar bile bu kişilerde öldürücü olabilir.
  5. Yaşamını sürdürebilmesi için, dilerse tuz ve şeker almasına izin verilmeli, tuz-şeker kısıtlaması yapılmamalıdır.
  6. Yapılan muayenelerde, sağlık açısından kritik bir durum ortaya çıktığında tutuklu/mahkum derhal hastaneye sevkedilmelidir.
  7. Açlık grevini bırakan kişiler, hemen normal beslenmeye alınmamalı, grevde kaldığı süreyle paralel olarak gerekirse damardan sıvı verilmesi şeklinde azar azar, yumuşak basit gıdalarla beslenmelidir.
  8. Açlık grevi sonrası oluşan enfeksiyon, bilinç bulanıklığı, derin anemi v.b durumlar özel olarak değerlendirilmelidir.
  9. Açlık grevinde bulunan kişinin sağlığının sorumluluğu büyük ölçüde hekimin üzerindedir. Hekime bu çerçevede tıp-dışı gerekçelerle baskı yapılması engellenmelidir.

TTB'nin 1994 Aralık Tarihli Bildirgesi;

Açlık grevi, genellikle cezaevlerinde, daha az olarak başka yerlerde başvurulan bir protesto biçimidir. Açlık grevi yapan kişi karşısında hekim şunları yapmalıdır;

  1. Açlık grevindeki kişinin sağlık durumu ile ilgili bir kart çıkarır. Kişinin ayrıntılı bir tıbbi öyküsünü alır. Tam bir fizik muayenesini yapar. Hangi gün (1. gün görmesi tercih edilir) kişiyi gördüyse; genel durum, kilo, tansiyon, nabız vb. bulguları karta işler.
  2. Açlık grevindeki kişiye, açlık grevinin olası sağlık sorunlarını anlatır. Vücut bakımının düzenli yapılması gerektiği konusunda bilgi verir (diş, ayak, vücut, tuvalet bakımı gibi).
  3. Her gün kişiyi görür ve gereken muayeneleri yapar. Sonuçları karta işler.
  4. Olanak varsa, kan ve idrar tahlillerini yaptırır.
  5. Özellikle kalp, böbrek, karaciğer, mide, endokrin hastalıkları olanlara, açlık grevinin daha fazla tahrip edici etkileri olduğunu anlatır.
  6. Açlık grevi ölüm orucu niteliğinde değilse, kişilere alabileceği kadar ağızdan su, tuz, (beş bardak suya 1 çorba kaşığı), şeker (beş bardak suya 1 tatlı kaşığı) almasını söyler. Bu maddelerin alınması konusunda tıbbi rapor düzenler.
  7. Kişinin durumu kötüye gittiğinde durumu kendisine iletir. Ancak açlık grevini bırakması konusunda kendisine baskı yapmaz. Zorla serum vb. verilmesi doğru değildir. Açlık grevi yapan kişilerin, ılık ve nemli bir ortamda, çok fazla fiziksel aktiviteye tabi tutulmaksızın bulunabilmelerini sağlar. Bu amaçla rapor düzenler.
  8. Açlık grevinin 1. haftasından itibaren, olası acil durumlar için açlık grevindeki kişileri bilgilendirir ve gerekli hazırlıkları yapar.
  9. Açlık grevi sırasında, kişilere zorla fiziksel aktiviteyi arttırıcı işler yaptırılmaması konusunda, yetkilileri uyarır.
  10. Açlık grevi bir nedenle sona erdiğinde, tüm kişileri sistemik bir muayeneden geçirilir.
  11. Açlık grevinden hemen sonra normal beslenmeye geçilmez. Özellikle ilk 3 gün karbonhidrattan zengin, ama kalorisi yüksek olmayan, hafif katı besinlerle başlanır. Giderek karbonhidrat miktarı azaltılarak, protein ve yağ oranları yükseltilir. Kalori yavaş yavaş arttırılır. Normal beslenmeye 5 günden önce geçilmemesi önerilir.

Diğer Belgeler:

Dünya Tabipler Birliği Tokyo Bildirgesi Madde 5:

Bir hükümlü beslenmeyi reddettiğinde, eğer hekim gönüllü olarak reddetmenin yol açacağı sorunlar üzerinde kişinin tavrı ve doğru bir yargıya varacak yetenekte olduğu kanısında ise, bu kişiyi damardan beslemeyecektir. Hükümlünün böyle bir yargıya varma yeteneği ile ilgili karar, en azından bir başka bağımsız hekimce onaylanmalıdır. Beslenmeyi reddetmenin yol açacağı sonuçların hekim tarafından hükümlüye anlatılması gerekir.

Konuya ilişkin Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Genel Müdürlüğü'nün 6.12.1993 tarih 52530 sayılı yazısında şöyle denilmektedir;

"Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 4.12.1993 tarih ve 93-727 sayılı Başkanlar Kurulu Kararı aşağıya çıkarılmıştır: "Gıda ve su almayı reddetme, tedaviyi kabul etmeme hallerinde, vücutta yıkım iki aşamada olur. 1. aşamada bedende görülen arızalar red olayının kalkması halinde kalıcı bir arıza bırakmadan düzelebilen ve reverzibl denilen dönem olup, bu dönemden sonraki 2. aşama olan ve irreverzibl denen dönemde kalıcı hastalıklar veya ölüm meydana gelir.

Bunlar kişinin bedensel yapısı, alışkanlıkları, yaşı ve başkaca kendisinde mevcut eski bir hastalığın bulunup bulunmaması ile çok değişik durumlar gösterir.

20-60 yaş dilimindeki kişilerde, önceden bir hastalığın veya başkaca bir yetersizliğin bulunmaması halinde su ve gıda almayı reddetmelerinde, 1. safhada; 1-Kiloda %15 kayıp, 2-Bacaklarda ve vücutta ödem başlaması, 3-Kan basıncının maksimum değerinin 90 mmHg nin altına düşmesi, 4-Vücut hararetinin 36°C derecenin altına düşmesi, 5-Adelelerde myokimi ve fasikülasyon ile krampların görülmesi, 6-Nabız sayısında azalma, 7-Solunum havasında aseton kokusunun alınması, 8-İshal ve kusmaların başlaması

Laboratuvar olarak; 1- Gıda alınmamasına rağmen kan proteinlerindeki azalmanın düşme hızının belirgin bir şekilde yavaşlaması, 2-Kan üresinin %60-70 mg. ın üstüne çıkması, 3-Kalp elektrosunda değişimlerin başlanması, 4-Kanda keton cisimlerinin (Asetoasetik asit, aseton, beta-hidroksi bütirik asit) artması, 5-Kan lenfositlerinin milimetreküpte 1500 ün altına düşmesi, gibi durumlardan herhangi birinin görülmesi, su reddinin 4. günü, gıda reddinin ise 10. günü geçmesi durumları hudut olarak 1. safhayı kapsayıp, bunlardan daha ağır değişimlerin olması halinde kalıcı ve ölüme yol açabilecek bir duruma işaret olarak kabul edilmesi gerektiği; dolayısıyla tıbbi açıdan, şahsın iradesine bakılmaksızın tıbbi müdahale yapılması gerektiği kanaatine Adli Tıp Kurumu Başkanlar Kurulunun 4.12.1993 günkü toplantısında varılmıştır".

Adli Tıp Kurumu Başkanlar Kurulunun söz konusu kararı gereğince;

  1. Açlık grevine giden ve tedavi kabul etmeyen tutuklu ve hükümlülerden kurum doktoru tarafından uygun görülenlerin tam teşekküllü sağlık kuruluşlarına sevklerinin sağlanması
  2. Mülki amirliklerle ve sağlık kuruluşu yöneticileriyle temasa geçilerek; Adli Tıp Kurumu Başkanlar Kurulu'nun kararında belirtildiği şekilde, tutuklu ve hükümlülerin rızalarına bakılmaksızın tedavi ettirilmeleri hususunda gerekli işbirliği ortamının yaratılması için bilgi ve gereği rica olunur.

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü 7.4.1993 gün 12796 sayılı yazısında;

16-Açlık grevine girenler için ilk gün yemek çıkartılacak, yemekler alınmadığı takdirde makul bir süre beklendikten sonra geri alınacak, durum tutanakla tesbit edilecek ve ancak yeniden talepleri halinde yemek verilecektir. Açlık grevini bir günden fazla sürmesi halinde ikinci ve devamı günler için yemek çıkartılmayacak, açlık grevinin devamı süresince iaşe bedeli karşılığında şeker, bal, tuz, ıhlamur, çay ve meyvesuyu verilmesi sağlanacaktır. Hükümlü ve tutuklular tarafından ücreti karşılandığı takdirde iaşe bedeli dışında bu uygulamaya yer verilecektir.

17-Hükümlü ve tutukluların açlık grevine gitmeleri halinde veya varsa halen sürdürmekte oldukları açlık grevi nedeniyle cezaevi tabipliğince muayeneleri yapılarak, her bir tutuklu için düzenlenecek ayrı ayrı raporlardan sonra, hastaneye kaldırılmaları gerekenlerin bekletilmeksizin tam teşekküllü sağlık kuruluşlarına sevklerinin yapılması, buralara sevkedilen tutuklulardan tedavi kabul etmeyenler olduğu takdirde yeniden cezaevine iade edilmeleri önlenerek gözlem altında tutulmaları ve hayati tehlike sınırı içine girenlere tıbbi müdahalede bulunulması sağlanacak, bunların sağlık durumlarını gösterir raporlar mutlak alınarak bakanlığımıza faks ile gönderilecektir...

Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Genel Müdürlüğü'nün 1.12.1993 gün, 51420 sayılı yazısı;

  1. Açlık grevine giden tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarının, her gün sürekli olarak, kurum doktoru tarafından takip olunması, her tutuklu ve hükümlü için günlük sağlık durumunu gösterir takip dosyası açılması.

  2. Açlık grevi nedeniyle sağlık durumları ciddi görülenlerin mutlaka Devlet Hastanelerine sevklerinin yapılması

  3. İlgili sağlık kuruluşlarıyla temasa geçilerek Devlet Hastanelerinde bulunan tutuklu ve hükümlü koğuşlarındaki fiziki koşulların bir an önce düzeltilmesinin sağlanması

  4. Özellikle süresiz açlık grevlerinde;

    • Kurumda bir ambulansın devamlı hazır bulundurulması, kurumda ambulans bulunmadığı takdirde, mülki amirliklerden bu konuda yardım talebinde bulunulması

    • Kurum revirlerinin ihtiyaçlarının biran önce giderilmesi, gerektiği takdirde Bakanlığımızdan bu husus için ödenek istenilmesi.

    • Kurum doktoru yeterli olmadığı hallerde, vardiya sistemi uygulanarak 24 saat doktor bulundurulacak şekilde düzenleme yapılması, eksik doktor ihtiyacı için mülki amirlik ve sağlık müdürlükleri ile işbirliğine gidilmesi

    • Hastaneye sevkedildiği halde, tedaviyi kabul etmediği için cezaevine geri gönderilen tutuklu ve hükümlülerin herbiri için "tedaviyi kabul etmediklerine dair" tutanak düzenlenerek, tutanakların aslının takip dosyalarında saklanması, bir örneğinin son sağlık durumunu gösterir bir raporla birlikte faksla Bakanlığımıza gönderilmesi...